Sertaç Bucak: Mazlum bir milletiz, kavga etmek yerine ortak iş yapmak zorundayız Ruken Hatun
- Ruken Hatun Turhallı
- 8 Eki 2020
- 8 dakikada okunur

Sertaç Bucak: Mazlum bir milletiz, kavga etmek yerine ortak iş yapmak zorundayız Ruken Hatun Turhallı 2019/03/18 - 12:14 Söyleşi
Ruken Hatun Turhallı BasNews- Yerel seçim öncesi 8 Kürt partisi ve HDP Kürdistani Seçim İttifakı’nda buluştu. Bu partilerden biri de PDK-Bakur. PDK Bakur’un Genel Başkanı Sertaç Bucak ile Kürdistani Seçim İttifakı’nı, Kürt siyasetini, Türkiye’deki Kürt meselesini ve PDK Bakur’un kurucularından Avukat Faik Bucak’ı konuştuk. Sertaç Bucak, Babası ve Kürt siyasetinin önemli isimlerinden Faik Bucak’ı “Hepimizin kahramanıydı” sözleriyle tanımlıyor. Kürdistani Seçim İttifakı’nın yerel seçimlerle sınırlı olduğunu vurgulayan Bucak, “Kürtler, ne kadar ortak tavır sergileyebilir, çoğulcu yapıyı muhafaza eder, aynılaşmadan durabilirse, o kadar başarırlar. Çoğulcu ortak tavır, başarının anahtarıdır. Tehlike siyasi partilerin çok olmasında değil, ulusal çıkarlar için, ortak cevap verememesindedir. Biz mazlum bir milletiz. Birbirimiz ile kavga etmek değil ortak iş yapmak zorundayız” diyor. BasNews’in sorularını yanıtlayan Bucak’ın cevapları şöyle: Kuzey Kürdistan’da modern dönemin siyasetçisi ve lideri Avukat Faik Bucak'a ilişkin sormak istiyorum. Mücadelede ağır bedeller ödedi, şehit düştü. Faik Bucak'ın, oğlu olarak bize nasıl anlatırsınız? Faik Bucak bütün kardeşlerimin kahramanıydı. Kürt olmanın ne demek olduğunu, aidiyetimizi sahiplenmenin önemini, mücadele etmenin kutsallığını ondan öğrendik. Tutuklandı, sürgüne gönderildi. Ödediği her bedelin nedenini biliyorduk. Ailece, haksızlıklara karşı hareket ettik. Yaşamı boyunca yalnız Kürt halkının değil, Kürdistan’da yaşayan herkesin hak ve hukukunu savundu. Memleketi Siverek’te yaşayan Yahudilerle güçlü bir diyalog kurduğu, ayrımcılığa karşı durduğu anlatılır. İsrail kurulduktan sonra göçen Yahudiler, vedalaşmak için eve gelirler,“Faik Bey biz devletimize gidiyoruz, darısı sizin başınıza. İnşallah sizin de bir gün devletiniz olacak” dediklerini halam anlatmıştı. Yine Ezdilerle güçlü dostluk bağları oluşturdu. Onlara yönelik baskılara karşı koydu. Lise öğrencileriyle bağları güçlüydü, sohbet toplantıları yapar, sorunlarını dinlerdi. Kürt sorunu ile ilgili, tüm büyüklerimizin saygıdeğer insanlar olduğunu ve bizim de onlara saygıda kusur etmememizi öğretti. Siyasi olarak 1960 sonrası başlayan ayrışmalarda bütünlükçü, herkesi kucaklayan yurtsever bir tavır sergiledi. 1960 Mart’ında Saidî Kurdî (Bediüzaman Hazretleri) Urfa’ya gelmişti. (Urfa’da da vefat etti. )Babam birkaç kez ziyaretine gitti. Apê Musa anılarında onun Saîdî Kurdî’nin cenazesini bizzat örgütleyenlerden olduğundan bahseder. 27 Mayıs 1960 darbesi sonrası Eylül ayında Urfa’da tutuklandı. Bir ay sonra Urfa Askeri Cezaevi’nde akrabaları ile tutuklu olduğunu duyduk. Sonra Kürdistan’ın ileri gelen 485 ismiyle birlikte “Sivas Kampı” olarak bilinen Kabakçı eski askeri kampında alıkonuldu. Akabinde Balikesir’e sürgün edildi. Bir süre Eskişehir Askeri Cezaevi'nde tutuklu kaldı. Sürgünlüğü Kasım 1962 yılına kadar sürdü. 105 sayılı Sürgün Kanunu’nun kaldırılması ile memleketine dönebildi.(Daha geniş bilgi ve belgeler için bkz. “27 Mayısın öteki yüzü, Sivas Kampı, Nevzat Çiçek, Lagin Yayınları, İstanbul, 2010) Bugünkü kazanımlar geçmişteki mücadelenin eseridir Sürgün hayatını biraz daha açabilir misiniz? Sürgün yıllarında Şeyh Said ailesi başta olmak üzere 55’ler olarak bilinen Türkiye’nin batı illerine sürgün edilen Kürt yurtsever insanlarının sözcüsüdür, o dönemler önemlidir. 1964/65 Şubat- 15 günlük okul tatili için eve gelmiştim. Jandarma Hilvan’ın bir köyüne baskın düzenlemiş, içinde bazı akrabalarımızın da olduğu köy ahalisine işkence yapmıştı. Gözaltındakiler, Hilvan Adliyesi'ne getirilmişti. Orada garnizon komutanın üzerine yürüdü,omuzlarından tutup, “Siz ne hakla bu insanlara zulüm ediyorsunuz? Bakın yanınızda da tekrar ediyorum. Onlara,' Bir daha size baskın yaparlarsa, direnin ' dedim !” diye bağırıyordu. Sonra mahkemeye girdi, köylüleri tahliye ettirdi. Faik Bucak iyi bir hukukçu, cesur bir siyasetçi, şair ve hatipti. Halk arasında bundan dolayı çok sevilirdi. Tüm bunları o karanlık, baskıcı dönemin koşullarında değerlendirmek gerekiyor. Kazanımları o dönemin cesur insanlarına borçluyuz. Faik Bucak aynı zamanda PDK Bakur’un Başkanıydı. PDK Bakur’un Kuzey Kürdistan mücadelesine kattıklarını nasıl değerlendiriyorsunuz? Bu anım o günün koşullarını aktarma açısından önemlidir. İki yıllık sürgünü sonrası 1962 Ağustosunda, ilk kez ailece Antep’te buluştuk. Mele Mustafa Barzani'nin Eylül Devrimi (11.09.1961) konulu Kürtçe bir şiir okudu. Çok etkilenmiştim. Metni istedim, “Olmaz, burası çok demokratik ülkedir.”diye alay etti. Üzülmüştüm, elimden tutup odaya götürdü. O okudu, ben tekrarladım. Ezberleyinceye kadar devam ettik. İçeriye geçtik. Oradakilerin önünde şiiri bana okuttu ve başımdan öperek mükâfatlandırdı. Mele Mustafa Barzani öncülüğünde başlayan Eylül Devrimi’nin PDKT/PDK-Bakur kilit bir rol oynadığını düşünüyorum. 1938-Dersim sonrası yaşanan, uzun “mezar sessizliği” ve karanlık dönem sonrası bu partinin kuruluşu halkımızın aidiyeti ile ilk temas açısından önemlidir. Kürt halkına siyaseten ayrı örgütlemenin önemini gösteren ilk siyasi örgüt olarak kurulmasını çok önemsiyorum. Kuzey için bir miladıdır. Partinin o dönemki programı Güney'deki gibi, ‘Kürdistan’a otonomi, Türkiye’ye demokrasiyi’ savunuyordu. Dönemin koşullarına en uygun demokratik bir programı vardı. PDK Bakur halk arasında büyük bir karşılık buldu. Başkanı 11’inci ayında siyasi bir cinayete kurban gitti. 1968 operasyon, Antalya mahkemeleri, ardından partinin kurucusu ve Genel Sekreteri Said Elçi’nin şahadeti parti çalışmalarına büyük darbe vurdu. Sonraki dönemler PDK-Bakur açısından inişli ve çıkışlıdır. Parti olamamıştır. Ancak, ileride bu ulusal demokrat çizginin Kuzey Kürdistan’da da mutlaka belirleyici bir güç olabileceğini düşünüyorum. Sayın Mesut Barzani’nin kaleme aldığı iki ciltlik kitabında PDK-Bakur için şöyle diyor: “Eğer bu iki Parti’nin (PDK-Bakur ve PDKS) sundukları büyük destek olmasaydı 1976 Gûlan (Mayıs) ayaklanmasını sürdürmek mümkün olmayacaktı. Bu iki Partiye borçlu olduğumuzu belirtmek isterim. Bu her zaman hatırlanacak ve şükran ile anılacak baki bir borçtur.”(BARZANİ ve Kürt Ulusal Özgürlük Hareketi, Cilt II, s. 351, 2. Baskı, Doz Yayınları, İstanbul). Güney’in bugünkü kazanımlarının temelinde Gûlan ayaklanmasının başarı ile sonuçlanması yatar. Kürt mücadelesi içinde büyüdünüz, size artıları ve eksileri nedir? Kürt mücadelesinin birey olarak bana artılarının ağırlıkta olduğunu düşünüyorum. Kürdistanlı olmak ona hizmet etmek, hiçbir zaman şikâyetçi olmadığım bir durumdur. Daha çok çaba sarf etmeliyiz ki, bizden sonrakiler rahat, özgür bir hayatı yaşayabilsinler. Yaşadığımız acılar, sürgün yılları, çok genç yaşta babamızın gözümüzün önünde katledilmesi gibi ağır tarafları var. Yaşadıklarımız, Kürdistan’ın her yerinde birçok insanımızın yaşadığı ortak acılardır. Kürt olmaktan ötürü yaşanan acılardır. Siyasi bir statümüz olmadığı için - bunu Kürdistan Bölgesi Yönetimi dışındaki parçalar için söylüyorum – ve oluncaya kadar yaşayabileceğimizi bilmemiz gerekiyor. Yurtdışında olduğum dönemlerde birçok Kürt liderini, öncülerini yakından tanıma imkanım oldu. Kak Mesud Barzani, rahmetli Mam Celal, Şehit Dr. Abdurrahman Ghassemlou, Şehit Dr. Şerefkandi, Mustafa Hicri, Dr. İsmet Şerif Vanlı, Dr. Nurettin Zaza, ve daha birçok değerli insan gibi. Sonra Sn. Mesud Barzani’yi Bölge Başkanlığı ve Mam Celal’i Irak Cumhurbaşkanlığı döneminde tekrar gördüm, konukları oldum. Özelliklede Barzani ailesinin ve PDK’nin vefası beni fazlası ile etkiledi ve müteşekkirim. Dr. Ghassemlou’yu, Yılmaz Güney’i gözyaşları ile sürgünde Paris’te toprağa gömdük. İbrahim Halil’den hep geçtiğimde Faik Bucak’ı, Said Elçi’yi ve binlerce kahramanı yad eder mutlu olurum. Kürt ve Kürdistanlı olmak böyle bir şey. Hem çok güzel, hem çok zor. “Kürt partileri arası diyalog önemli” Uzun bir dönem içinde doğup büyüdüğünüz coğrafyadan uzak kalmış olmanıza rağmen, birçok Kürt siyasetçiden daha olgun, realist, bütünlükçü bir bakış açısı ve yaklaşıma sahipsiniz bu tarzı nasıl kazandınız? Rica ediyorum. Değerli sözleriniz için teşekkür ediyorum. Otuz iki yıl siyasi çalışmalarımdan dolayı aralıksız Almanya’da yaşadım. Avrupa’nın tüm başkentleri, Cenevre, Strasbourg’da dâhil, New York ve Washington’da bulundum. Çok sayıda değişik ülke ve kültürlerden insanlarla karşılaştım. Uluslararası kurumları arşınladım. Avrupa’nın özgürlükçü demokratik ortak değerleri ile Kürdistan toplumunun korunması gereken bazı değerlerini bu süreçte iyi harmanlayabildiğimi düşünüyorum. Görüştüğüm diplomatlar, devlet temsilcileri bana temsil ettiğim kurumu değil, Kürt halkının durumunun nasıl olduğunu sordu. Kürtler uluslararası arenada ne kadar ortak tavır sergileyebilir, çoğulcu yapıyı muhafaza eder ve yine aynılaşmadan durabilirse, o kadar başarılı olacaklarına inanıyorum. Uluslararası siyasette, ulusal siyasette de çoğulcu ortak tavır, başarının anahtarıdır. Tehlike siyasi partilerin çok olmasında değil, ulusal çıkarlar için, ortak cevap verememesindedir. Biz mazlum bir milletiz. Birbirimizle kavga etmek değil ortak iş yapmak zorundayız. Yapılacak siyaset üzerine dostça tartışabiliriz ve tartışmalıyız da. Mücadeleyi sürdürdüğümüz devletin kendisi ve kurumları ile de kavgadan yana değilim. Zira onlar ile var olan ve onlardan kaynaklı bir sorunu çözmek istiyoruz. O zaman çözüm yolları üzerinde yoğunlaşmanın daha doğru olacağına inananlardanım. Geçmişten günümüze farklı isimler altında irili- ufaklı Kürt Partileri, Kürtlerin haklı davaları üzerinden kendilerini var ederken, neden Kürt davasının ana hatları ekseninde birlik ve bütünsellik sağlayamıyorlar? Bunun Kuzey Kürdistan’da yarattığı olumsuz etkiler nelerdir? Kürt siyasetinin ana sorunu, çoğulcu olmamasından kaynaklanıyor. İçinde güçlü farklı partileri barındıran çoğulcu bir Kürt siyaseti, halkımızın hayrınadır. Çoğulcu demokratik bir siyasi düzen Kürt toplumunda siyasetin sağlıklı gelişmesine, tek düzelikten kaynaklanan siyasi hataların azalmasına yol açar. Tehlike siyasi partilerin çok olmasında değil, ulusal çıkarlar için, ortak cevap verememesindedir. Geçmişte aynı kaynaktan olduğunu söyleyen 3 siyasi parti uzun bir çalışmadan sonra, yasal bir KDP kurma konusunda anlaştılar. Bu partinin kurulması bizzat TC İçişleri Bakanı’nın müdahalesi ile engellendi. Siyasi Partiler Yasasına göre, parti kuruluş dilekçesini almakla yükümlü İçişleri bakanlığı, kuruluş dilekçesini almadı. Oysa siyasi partilerin yasaklanması Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısının talebi ve Anayasa Mahkemesinin kararı ile oluyor. Var olan “Kürdistan” ibaresi barındıran partiler de yasaklanma tehlikesiyle karşı karşıya. Yeni bir durum ile yüz yüzeyiz. Yeni seçenekler üzerinde düşünmek gerekiyor. 31. Mart sonrası Kürdistanlı partilerin durumu yeniden değerlendirmesi, siyasetinin çoğulculaşmasını için adım atılması gerekiyor. Bunun eski şablonlar ile olanaklı olmadığını zannediyorum. Burada PDK-Bakur’a önemli görevlerin düşeceğini düşünüyorum. 31 Mart Seçimlerine siz de Kürdistani Seçim İttifakı içinde giriyorsunuz? İttifak, Kürtlerde geleceğe dair iyimser bir hava oluşturdu İttifak sadece seçimle sınırlı mı kalacak? Bir düzeltme yapmamada izin verin lütfen. Söz konusu ittifak Kürdistani parti ve hareketler ile HDP arasındadır. Zira HDP’li kardeşlerimiz “Türkiye Partisi” olarak nitelendirilmeye özen gösteriyorlar. Kadroları ve ona oy verenleri de dahil, yüzde 95 Kürdistanlı olsa dahi, böyledir. İttifak önümüzdeki bu yerel seçimle sınırlıdır. İlk defa Kürt’ler arası böyle bir ittifak gerçekleşiyor. Büyük fotoğrafa baktığımızda, olumlu değerlendirebiliriz. Eski alışkanlıklardan kaynaklı epey eksiklikler var ama önemli olan böyle bir adımın atılmasıdır. Propagandist tarzı algılar, “düşmanlıklar” birden ortadan kalkacak değil. Onlarda da, bizde de ittifaktan rahatsız olanlar var. Bunu biliyoruz. Önemli olan siyasi tarafların birbirlerinin kırmızıçizgilerine basmamalarıdır. Seçim gezilerinden, tabanlarımızın Kürdistani olma konusunda bir fark göremedim. Aynı anadili konuşuyoruz, aynı toprakların çocuklarıyız. O kadar çok ortak yanlarımız var ki, bunu öne çıkarmak daha doğrudur. Geçmişin kötü izlerini silmek için taraflar çaba sarf etmelidir. Siyasette çoğulculuk erdemdir, renktir, gelecekteki ulusal ve toplumsal başarının anahtarıdır. Birbirimize benzemek zorunda değiliz. 31. Mart’tan sonra herkes kendi içinde, sonra birlikte geleceğe yönelik değerlendirmelerimiz olacaktır. “31 Mart yerel seçimi belirleyicidir” Türkiye’de Kürt meselesine yönelik hükümet nezdinde sert söylemler ve yaklaşımlar var. Sizce Türkiye’de Kürt meselesi nasıl bir aşamaya girmiş durumda? Aşılması için neler yapılmalıdır? Geçmişte cesur adımlar atan AK-Parti ve özelliklede Sayın Erdoğan maalesef eski politikasından geri adım atmış durum da. Hatta MHP ile kurulan Cumhur İttifakı çerçevesindeki söylemler çok tehlikeli boyutlardadır. Seçim sonuçlarına göre yeni gelişmeler gündeme gelebilir. Eğer hükümet İstanbul ve Ankara gibi kimi önemli büyükşehirlerde yenilgi alır, bölgede hezimete uğrarsa yeni bir siyaset gündeme gelebilir. Sayın Cumhurbaşkanı pragmatist bir siyasetçidir. Eksen değişikliği kendisi için sorun olmaz diye düşünüyorum. Kaldı ki bu durumda kendi partisinin birliğinin bile gündemde olduğu kulislerde konuşuluyor. Anketler hiçte lehte değil. Sayın Erdoğan’ın yeni söylemler ile gündemi seçim sonrası değiştirebilir. Çünkü bu sert söylem ve politika ile yol alınmasını olanaklı görmüyorum. Dünya ile kavgalı bir hükümet, kendi içindeki kavga ile var olması zorlaşır. HDP siyaseti bu değişikliklere, daha doğrusu yumuşamaya ne kadar hazırdır, içindeki sol bileşenlerin etkisi altında ne olacak, ne kadar İttifak yaptığı Kürt kardeşlerini dinleyecektir? Bu belli değil. Temennim HDP’nin geçmiş politikalardan yeteri dersi almış olması yönündedir. Biz onlara halkımızın çıkarları doğrultusunda karar alınması konusunda destek ve tavsiyelerde bulunacağız. Ancak Cumhur İttifakı seçimlerde başarılı çıkarsa, gelecek açısından olumlu bir yorumun çok zor olacağını düşünüyorum. “Kuzey Kürdistan partilerinin, Sayın Mesut Barzani’nin siyaset tarzından öğreneceği çok şey var” Sayın Mesud Barzani’nin Kürtlerin ulusal birliği konusunda yoğun çabaları, Kuzey Kürdistan’daki Kürt Partileri üzerinde etkiler yarattı mı? Sayın Mesud Barzani’nin ulusal birlik konusundaki çabaları Kuzey Kürdistan’da Kürt partileri arasında ilişkilerin normalleşmesine önemli katkı sunmuştur. İttifak ve ortak çalışmalarımızda gösterilen sabrın ve uzak görüşlü siyasetin önemine hep vurgu yaptık. Örneğin Bağımsızlık Referandumu sonrası oluşturulan “her şey bitti” algısına ve iç ihanete rağmen Sayın Barzani’nin PDK’nin parlamento seçimlerinden sonra kazandığı büyük başarıya rağmen Güney’deki YNK ve Goran gibi partileri ulusal bir hükümet kurma çalışmaları dikkatle izlenmektedir. Kuzeyin bu gelişmelerden ve bu siyasetten öğreneceği daha çok şeyin olduğunu düşünüyorum. Sertaç Bucak kimdir? Sertaç Bucak, 10 Ocak 1951 tarihinde Sivas – Gürün’de doğdu.27 Mayıs 1960 askeri darbesi sırasında babası avukat Faik Bucak’ın tutuklanması ve sürgüne gönderilmesi üzerine aile olarak sürgün hayatı başlar. Babası'nın siyasi bir suikast sonucu öldürülmesi sonrasında aile olarak Siverek’e yerleşir. 1969 yılında da Kadıköy Anadolu Lisesi'ni bitirdi. Daha sonra İstanbul Üniversitesi'ne girerek hukuk alanında tahsil gördü. 29 Ekim 1970 tarihinde de Almanya’ya giderek Heidelberg Üniversitesi’nden mezun oldu.1978'de de petrol yüksek mühendisi oldu. Anadili Kürtçenin her iki lehçesi olan Zazaca ve Kurmanci’nin yanı sırsa Türkçe, İngilizce,Almanca dillerini konuşuyor. 1983 yılında da siyasi sebeplerden dolayı T.C. vatandaşlığını kaybetti. 1991'de Almanya Şansölyesi Gerhard Schröder’in himayesinde düzenlenen konferansta da Uluslararası Kürt İnsan Hakları Merkezi'nin başkanı seçildi. 2 Temmuz 2002 tarihinde de 32 yıl sonra ilk kez ülkesine döndü.2004 senesinde de Siverek’e yerleşti. Bu dönemde Avrupa Konseyi, BM İnsan Hakları Komisyonu, Avrupa Parlamentosu ile AGİT tarafından konferanslara davet edildi. 2006 yılında da HAK-PAR'a katılarak siyasete atıldı ve partinin genel başkanı oldu.2008 senesinde de görevini Bayram Bozyel'e devretti. Kürt Demokratlar Platformu’nun (Platforma Demokratên Kurd- PDK-Bakur) Genel Başkanıdır.
Opmerkingen