top of page

Mustafa Ari Shafik: Kürtler artık birlik kurmak zorunda Ruken Hatun Turhallı 2019/10/26


Mustafa Ari Shafik: Kürtler artık birlik kurmak zorunda Ruken Hatun Turhallı 2019/10/26 - 10:32 Söyleşi


Ruken Hatun Turhallı BasNews -Türkiye’nin Rojava Kürdistanı'na yönelik başlattığı harekat, uluslararası düzeyde kabul görmeyerek, Dünya’nın birçok ülkesi tarafından kınandı ve insanlık vicdanında derin izler yarattı. Rojava Kürdistanı uluslararası güçler nezdinde yoğun diplomasi konusu oldu. ABD’nin istemiyle Türkiye’de ateşkes toplantısı yapıldı ve ardından ABD-Türkiye arasında 13 maddelik bir mutabakat sağlandı. Sonrasında benzer bir mutabakat Rusya-Türkiye arasında 10 maddelik mutabakat gelişti. Rojava Kürdistanı somutunda yaşananlara ilişkiler Uluslararası Siyaset Uzmanı ve ‘Kürt Diplomasi Tarihi’ kitabının yazarı Mustafa Ari Shafik ile konuştuk.  “Kürtler artık amasız, fakatsız bir birliktelik kurmak zorunda. Eskisi gibi basit problemleri, sorunları ulusal çıkarların önüne koymamalıdırlar. Aslında bugün herkes, birlik kurma konusunda hemfikir. Ancak Kürt partileri karşılıklı olarak diğerini kendine tabi kılarak birlik oluşturma siyaseti izliyorlar. Oysa bugün o gün değildir. Birbirimizin elini tutarak birlik kurma günüdür. Aksi taktirde hep birlikte kaybederiz” diyor. "Diplomasi tarihinde eşine çok az rastlanır bir ateşekes anlaşması” Mustafa Ari Shafik ABD ile Türkiye arasında sağlanan ateşkes anlaşmasına ilişkin şunları belirtti: "Diplomasi tarihinde eşine çok az rastlanır bir ateşekes anlaşması aslında. Çünkü Rojava Kürtlerinin içinde temsilini bulduğu, Suriye Demokratik Güçleri (HSD) ile Türkiye savaşta ve ABD aktif savaşta olmayan bir güç olarak, HSD adına görüşme, ateşkes ve anlaşma masasında bulunuyor. Bu durum savaş ve diplomasiler tarihinde eşine çok az rastlanacak bir durum. Bundan daha ilginç olanı ise şu; bir taraf adına masada bulunan 3'üncü tarafın, masada olmayan tarafın görüş ve önerilerini almadan, onlar adına görüş belirtmesi, karar alması ve uygulamaya sokmasıdır. Oysaki HSD, sahada IŞİD ile mücadele de ABD’nin temel partneriydi. Fakat ABD, HSD ve Türkiye’nin yaşadığı savaşta taraf olmak istemedi. Türkiye’nin Rojava Kürdistanı’na saldırması ardından ABD, Türkiye ile aynı masaya oturarak, arabuluculuk ve ateşkes anlaşması imzalanmasının zeminini yarattı. HSD'de içinde bulunduğu koşullardan dolayı ABD'nin Türkiye ile yaptığı bu anlaşmayı kabul etmek zorunda kaldı.” “Yapılan ateşkes değil, yaşanan savaşa karşı geliştirilen bir müdahale”  Mustafa Ari Shafik yapılan mutabakatın ateşkes olmadığını, savaş ve diplomasi tarihinde eşine az rastlanabilecek bir durumla karşı karşıya kalındığını belirterek, “Gelişen duruma; ateşkes veya ittifak anlaşması demekten ziyade, savaşa karşı geliştirilen bir müdahale yöntemi olarak okunabilinir. Savaşı başlatan Türk devletiydi, çok sert yönelimlerle savaşı başlattı. Türkiye, 'hedefimize ulaşmadan kesinlikle durmayacağız' dedi. Bu nedenle de savaşa müdahale ve anlaşmanın sağlanması talebinin, tek bir tarafın talebiyle gerçekleştiğini söyleyebiliriz. Diğer tarafın böylesi bir anlaşmaya dönük bir talebinin olduğunu göremiyoruz. Savaşın başlatıldığı coğrafyada güçler arası dengesizliği ister istemez böylesi sonuçları ortaya çıkarıyor. HSD gibi imkanları sınırlı bir güç ile Türkiye gibi NATO üyesi ve her türlü askeri, teknolojik imkana sahip bir gücün karşı karşıya gelmesi, ABD’nin başını çektiği Koalisyon güçlerince HSD’nin yalnız bırakılması ve haklı olarak birlikte IŞİD’e karşı savaştığı partnerlerinden beklenti içinde olması ve bu beklentilerin yerine gelemeyişi sonucu tabir-i caizse emrivaki bir durum ortaya çıktı. Ve HSD bu emrivaki durumu kabullenmek zorunda kaldı.  Mike Pence tarafından temsil edilen ABD heyeti ve Cumhurbaşkanı Erdoğan tarafından temsil edilen Türkiye heyetlerinin ortak toplantıları bitmeden, ABD Başkanı Donald Trump’ın, ' Biz büyük felaketlerin önünü aldık ve olası milyonlarca insanın öleceği bir savaşı durdurduk' açıklaması ve akabinde, Türkiye’nin anlaşmadan istedikleri başarıyı elde ettiklerini, savaşta kazandıklarını, masada da kazandıklarını duyurusunu yaptığı halde, Türk devleti de aslında büyük bir baskı ve tehdit ortamının içerisindeydi ve onlarda aslında bu anlaşmayı kabullenmek zorundaydılar." Uluslararası ilişkiler uzmanı Mustafa Ari Shafik Rusya ve Türkiye mutabakatı içinde aynı durumun geçerli olduğunu belirtti: "Aslında Rusya ile Türkiye arasında gerçekleşen mutabakat ta da aynı durum söz konusu. Rusya masada Suriye devleti ve HSD adına görüşmeler yaparken ve kararlaır alırken, ne Suriye Devleti temsilcileri nede HSD temsilcileri masada yer almadılar." "Bu savaş ABD Türkiye ya da Rusya Türkiye arası bir savaş mıydı?" Türkiye, Rojava Kürdistanı'na saldırıyor ama görüşme ve anlaşmalarını büyük devletlerle yaptığını vurgulayan Mustafa Ari Şhafik: "İnsan düşünmeden edemiyor, madem görüşmeler ve anlaşmalar bu büyük devletlerle oluyor. Bu savaş HSD ile Türkiye arasında yaşanan bir savaş mıydı? Yoksa ABD ile Türkiye arasında yaşanan bir savaş mıydı? Yine aynı şekilde Rusya, Türkiye ile Suriye ve HSD adına masaya oturuyor, peki bu savaş Rusya ile Türkiye arasında gelişen bir savaş mıdır?" diyerek yaşanan durumu uluslararası hukuk açısından kabul edilemez bir durum olduğuna dikkat çekti. Shafik yaşananların diplomasi tarihinde görülmemiş bir durum olduğunun altını ısrarla çizerek şunları söyledi: "Dediğim gibi savaş ve diplomasi tarihinde yok denecek kadar az bir örnekle karşı karşıyayız. Ama şunu da belirtmek gerekir ki hem ABD hem de Rusya'nın direk olmazsa da en direk olarak savaşan güçlere bir müdahalesi olarak görebiliriz bu durumu. Yani her iki süper güçte savaşın durdurulması taraftarıydı." “Türkiye 440 Km uzunluk –30 veya 32 Km derinlik hedefine ulaşamadı”  Anlaşma ve mutabakatlarının ortaya çıkardığı sonuçlara ilişkin Shafik yaptığı değerlendirmede, Türkiye'nin belli bir düzeyde istediklerini elde ettiğini, ama asıl hedeflediği 440 Km uzunluk – ki Menbiç'ten başlayıp Irak Suriye sınırına kadar uzanan bir mesafe – 30 veya 32 Km derinlik hedefini bir bütün gerçekleştiremediğini vurguladı. Rusya'da yapılan en son mutabakata yönelik olarak Şhafik şunları belirtti: "Türkiye şu an sahada var olan 120 Km uzunluk ve 32 Km derinlik, yani Serêkanî'den Gri Spi'ye kadar olan mesafeyi denetiminde bulundurma konusunu kabul etmiş görünmekte. Yine Soçi mutabakatına göre HSD'nin Serêkanî'den Irak sınırına kadar olan bölgelerden 30 Km derinliğe çekilmesi kararı mevcut. Yine bu kararların uygulanmasından bir hafta sonra, Rusya ve Türkiye belirtilen sınır boyunca 10 Km derinlikte ortak devriye çalışması yapma kararı alındı. Aynı durum Gri Spi'den Menbiç'e kadar olan sınır içinde geçerli olacak." “Yaşananlara rağmen HSD geniş bir alanı elinde tutuyor” Ortaya çıkan siyasal durumun Türkiye'nin büyük güçlerle yaptığı anlaşmalar sonucunda geliştiğine dikkat çeken Mustafa Ari Shafik: "ABD belli bir düzeyde Suriye sınırlarından güçlerini geri çekti. Ama halen belli bir miktar gücü Haseke'de bulunmakta ve ABD bu güçlerini petrolü korumak için bıraktığını açıkladı. Yine Rusya hemen hemen bütün sahada tartışmasız bir şekilde hakim güç haline geldi. Suriye ise Rusya'nın gölgesinde herhangi bir savaşa girmeden, neredeyse Suriye topraklarının 1/3'ünü oluşturan Rojava ve Kuzey Suriye topraklarına döndü. Türkiye'de belli bir düzeyde sahaya yerleşmiş bir vaziyette.  Ama şunu da kabul etmek gerekir ki bu savaşla durumu en çok zora giren güç ne yazık ki HSD oldu. Yaşananlara rağmen halen çok geniş bir alanı, Rakka, Deyrezor ve Haseke kentleri olmak üzere HSD'nin elinde" dedi. HSD'nin akıbeti ne olacak?” HSD'nin durumuna ilişkin, basın – yayında ortaya çıkan haberlere değinen Mustafa Ari Shafik, HSD'nin durumuna ilişkin görüşlerini şu şekilde dile getirdi: "HSD'nin akıbeti ne olacak? Bu günümüz açısından çok önemli bir soru. Bazıları HSD'nin Suriye'ye bağlı bir askeri güç olacağını söylüyor. HSD'nin kontrolü altında bulunan, özerk yönetim tarafından idare edilen alanlara şayet yarın Suriye gelecekse, o zaman buradaki Kürtlerin akıbeti ne olacak?  Şu an görünen, bütün bu soruların cevabını Rusya bulmak zorunda. Yine var olan realiteye göre, ne Suriye, nede HSD bu kararı kendi başlarına veremeyecek. Ve ek olarak Türkiye'de sonucu belirleyemeyecek. Kanımca, nihai kararı Rusya belirleyecek. Zaten Rusya ile Türkiye arası sağlanan mutabakattan sonra Putin yaptığı açıklamada; ' Kürtlerin geleceğine ilişkin karar Şam'da belirlenecek' dedi. Burada Kürtlerin bazı temel haklarının korunması ihtimali bulunmakta. Baştan beridir Rusya'nın stratejisinde, Kürtlere özerk bir bölge yaratma tavrı hiçbir zaman olmadı. Rusya daha çok temel insan hak ve özgürlüklerine dayalı, kültürel haklar çerçevesinde Kürtlerin sorunlarını Şam'la çözmesinden yana oldu. Bu durum belli bazı anlaşmalar çerçevesinde, ya da Suriye anayasası hazırlanırken ele alınabilir. HSD askeri güçleri hangi temelde örgütlenecek ve hangi çerçevede ele alınacak, buda Kürtlerin siyasal durumuna ilişkin alınacak kararlarla belirlenecek." Sahada ortaya çıkan realite ilişkin Mustafa Ari Shafik şunları söyledi: "Sonuç itibarı ile, savaşın gelişmesi ve işgal girişimlerine karşı yaşanacak insan kayıpları, coğrafyanın bir kısmının kaybedilmesi ve burada yaşayan Kürtlerin göçertilmesi durumu göz önüne alındığında, ABD ve Rusya'nın yapmış olduğu müdahaleyi bir yönüyle olumlu görmek gerekiyor. Şayet bu müdahale olmamış olsaydı Kürtlere daha büyük kayıplar verebilirdi. Kürtler 12 bine yakın şehit, 27 bine yakın yaralı, 1 milyona yakın mülteci vererek büyük mücadeleler yürüterek, bütün Dünya’yı IŞİD gibi bir tehlikeden kurtarmış ve büyük kazanımlar elde etmiş Kürtlerin akıbeti bu şekilde kalır ise elbette ki buda büyük bir kayıp" ABD ve Rusya'nın Türkiye ile yaptıkları anlaşma ve mutabakatın Kürdistan Bölgesi’ne olası etkilerine ilişkin sorumuza Mustafa Ari Shafik şu yanıtı verdi: " Ortadoğu'nun en temel sorunları olan Yemen, Suriye, İran, Irak ve Kürdistan Bölgesi vs. sorunlarının çözümüne yönelik, Obama yönetimi döneminden günümüze kadar ABD'nin tavrının çok sönük ve zayıf olduğunu görüyoruz. Ortadoğu sorunları hangi yöntemlerle çözülebilir konusu, ABD için hiçbir şekilde esas gündem olmadı. ABD için esas olan, kendi ulusal çıkarları nasıl korunacak ve sürdürülecek yaklaşımıydı. Bunun içinde Dünya'nın süper ve yürütücü gücü olarak, çözülmesi gereken sorunların çözümlerini yaratmak yerine kendi ulusal çıkarlarını, menfaatlerini yürütme konusuna daha fazla yoğunlaştığı görülmekte. Yani örnek olarak; işte Rojava Kürdistanı, yüzlerce kadın, çocuk, yaşlı öldürülüyor, binlerce, yüzbinlerce insan mülteci konumuna düşüyor, ama bu ABD açısından artık çok fazla bir anlam ifade etmiyor gibi görünüyor. Nitekim Trump’ın, yaşananlar hiç önemli değilmiş gibi çok rahatlıkla; 'Biz petrol kuyularını koruyoruz' gibi çok ucuz ve basit bir değerlendirme yapabiliyor. Bu aslında kelimenin tam manasıyla büyük bir ahlaksızlık durumu. Şu bilinen bir gerçek, büyük güçler arasında yaşanan rekabet savaşlarında ne yazık ki Dünya ve insanlık her zaman böylesi ahlaksızca durumlarla karşı karşıya kalabildi." “Dünya dengeleri yeniden şekilleniyor” Uluslararası İlişkiler Uzmanı Mustafa Ari Şhafik, ABD'nin içinde bulunduğu durum itibariyle eski gücünden giderek uzaklaşan bir durum da olduğunu, özellikle ekonomik alanda bunun yoğun hissedildiğini ve artık ABD'nin eski alternatifsizliğinin giderek ortadan kaybolduğunu, belirterek şunları dile getirdi: " ABD ne yazık ki ekonomik olarak eski gücünü giderek yitiriyor. Özellikle Çin ekonomisi karşısında giderek zayıflamakta. Yine uzun bir dönem, aktif olarak bulunduğu Ortadoğu sahasındaki sorunlara çözüm yaratamadı. Dünya'nın her alanında gelişen Çin hegemonyası ile girdiği rekabet nedeniyle ABD eski gücünü yitirmekte. Dünya dengelerinde ABD'nin tek başına yürüttüğü hegemonya durumu bitecekmiş gibi duruyor. Bu nedenle de ABD ister – istemez Rusya'ya daha büyük tavizler veren konumuna geliyor. ABD'nin zayıflamasıyla, Dünya siyaset arenasında çokta aktif olmayan Rusya, bu durumu iyi değerlendirerek tekrardan Dünya siyaset sahasına aktif bir biçimde dönüş yaptı. Daha önce sorunlarının çözümünde karar gücüne sahip Avrupa, ABD ile var olan ittifaklarından ve ABD'nin giderek pasifleşmesinden dolayı giderek etkisini yitirmeye başlıyor. Bütün bu saydıklarım Dünya genelinde yeni dengelerin oluşmasına yol açıyor ve bu yeni dengeler de Ortadoğu'ya etkisini yapıyor. Yine Ortadoğu'nun en belirgin devletlerinden olan İran, gücünü ve etkisini bölgede hızla yaymaya çalıştı. Aynı şekilde Türkiye uzun bir dönem geri planda kalmanın verdiği öfkeyle, şiddetli bir şekilde yeniden sahaya dönmenin hesaplarını yapmakta." "Dünya ve bölge genelinde yeni bir paylaşım mücadelesi gelişiyor" diyen Mustafa Ari Shafik, azınlık konumunda olan ve devletleşemeyen halkların bu paylaşım savaşında, en büyük zararı görebileceğine dikkat çekti. Ortadoğu'nun kadim halklarından biri olan Kürtler bölgede, 3'üncü veya 4'üncü düzeyde aktör konumunda olduğunu belirten Mustafa Ari Shafik: "Kürtlerin hakları, uluslararası hukuk ile güvence altına alınmadığı için Kürtler büyük tehlikeler ile karşı karşıya kalıyor. Kürdistan bölgesi mevcut statüsü ile Rojava Kürdistanı gibi büyük tehlikelerle karşı karşıya değil. Çünkü her şeye rağmen kazanılmış bir statüsü bulunmakta, olası tehlikelerle karşı karşıya kalındığında, Kürdistan bölgesini koruyacak uluslararası ilişkilere sahiptir. Ama buna rağmen genel olarak Kürtler açısından ele alındığında, Kürtlerin kazanılmış haklarının son 30 ve 40 yıl içerisinde nasıl yok edildiğini yakından görebildik. Ortaya çıkan fırsatlar için Kürtlerin daha uyanık, daha hassas davranması gerekiyor. Rojava Kürdistanı'nda bugün yaşanan tehlikenin nedeni bunun göz ardı edilmesindendir. Rojava Kürdistanı kendisine yöneltilen böylesi büyük bir saldırı karşısında, IŞİD ile savaşta partnerleri olan güçlerin onu koruyacağına inanmasıydı. Ancak uluslararası dengeler bu korumanın gelişmesine müsaade etmedi. En basitinden ABD bu saldırılar karşısında, Türkiye'nin karşısında durarak, Rojava Kürdistanı için güvenlikli bir bölge kurabilme iradesini göstermedi. Trump Twitter üzerinden yaptığı meşhur paylaşımlarından birinde ' Kürtler bizim kardeşlerimiz değil, Normandiya'da bize destek vermediler ve biz 400 yıl boyunca Kürtleri korumak zorunda değiliz' dedi. Trump bu paylaşımlarıyla, bazı konularda sizinle dost, müttefik olabiliriz ama sonsuza kadar birlikte olma zorunluluğumuz yok mesajı verdi. Rusya'da sadece çıkarları doğrultusunda Kürtlerle ilişki ve diyalog geliştirebilir ama bunu sonuna kadar korumakla mükellef değildir. Bu durum zaten siyasetin doğasında olmaz. Bu nedenle Kürtler her tarafa karşı hesaplarını iyi yapmak ve adımlarını hatasız atmak zorundadır. Yani tabir-i caizse Kürtler bütün yumurtalarını sadece bir tarafın sepetine koymamalılar. Bütün taraflarla ilişki ve diyalog içerisinde olmalılar." “Kürtler artık amasız, fakatsız bir birliktelik kurmak zorunda” Mustafa Ari Shafik, Kürtlerin kendi aralarında diyalog ve ilişki ağını samimi bir şekilde geliştirmesi gerektiğine değinerek, "Kürtler artık amasız, fakatsız bir birliktelik kurmak zorunda. Eskisi gibi basit problemleri, sorunları ulusal çıkarların önüne koymamalıdırlar. Aslında bugün kime sorarsanız, birlik kurulması konusunda hemfikir. Ancak her biri kendi şartlarını öncelikli kılıyor. Ancak Kürt partileri karşılıklı olarak diğerini kendine tabi kılarak birlik oluşturma siyaseti izliyorlar. Oysa bugün o gün değildir. Birbirimizin elini tutarak birlik kurma günüdür. Aksi taktirde hep birlikte kaybederiz. Yine biz Kürtler birliğimizi oluşturmadan, ABD, Rusya gibi güçlerden bize destek olmalarını isteyemeyiz. Bize neden destek olsunlar ki.  Ulusal ve iktidar gücü oluşturamayan güce neden yatırım yapsınlar ki " dedi.

 
 
 

コメント


Yazı: Blog2_Post

Abonelik Formu

Gönderdiğiniz için teşekkür ederiz!

©2020, Gazetecilik tarafından Wix.com ile kurulmuştur.

bottom of page